MAZİDEN ATİYE
Yatağan Dergisi Türk kültürünün binlerce yıldır akıp gelen serüveninin Anadolu’da Selçuklu çağından beri yaşatılıp gelen bir kesitinin sonunda ulaşılabilen ve ortaya konabilen, kayda geçirilebilen bir numunesi olarak ortaya çıktı. Yaşayan ve gelecek nesillere armağan ve miras bir yayındır.
ESKİ ÇAĞLARDAN GÜNÜMÜZE VE GELECEĞE
Sözlü kültürün ölmez eserleri, Oğuznameler’den, Dede Korkut’dan Bilge Kağan’dan, ve Kültigin’den, Tonyukuk’tan ebedi taşlara nakşedilen yazılardan, Kaşgarlı Mahmut’tan, Yusuf Has Hacib’ten, Ahmet Yesevi’den bizlere ulaşan ata sözlerinden günümüze ulaşan bir kültürün bu çağlardaki sesi olarak doğan Yatağan Dergisi bir çok yazarımızın notlarını gelecek nesillere ulaştırıyor. Bugünden geleceğe bir işaret, bir iz bırakıyor.
MİLLİ KÜLTÜRE YEREL BİR KATKI
Yatağan Dergisi’ni kasabamızı ve ilimizi sevdiğimiz halde, sıkça yapıldığı gibi; köycülük, hemşericilik, bölgecilik, mezhepçilik, grupçuluk anlayışlarının tamamen dışında; derleme, araştırma, yeniden yorumlama ve haberleriyle Türk Kültürü’ne yerel bir katkı olarak yayınladık ve öylece devam ediyoruz
Genel Yayın Yönetmeni Ön Yazısı
Denizli Yatağan eskiden Garbi Karaağaç diye bilinen Acıpayam’a, şimdi ise Serinhisar’a bağlı (eski adı Kızlılhisar) Türk kılıcı diye bilinen bir kılıcın yani yatağanların, çakı bıçak başta olmak üzere değişik el aletlerinin yüzyıllardır üretildiği bir Selçuklu beldesi.
Türkçe’den yabancı dillere geçmiş ve bütün dünyada aynı şekilde kullanılan bazı sözcükler vardır; Yoğurt ve Yatağan(yataghan) gibi. Yatağan sözü yoğurt kadar çok kullanılmamakla birlikte yine de bilinen bir ad...
Yatağan, içe doğru kavisli ve Türk kılıcı, Türk palası diye bilinen kılıcın adı. Dünyada da böyle biliniyor ve diğer anlamlarıyla da kullanılıyor. Mesala “keskin” anlamıyla bir parfüm adı olarak. Bele yattığı için ‘yatuk’tan geldiğini söyleyenler de var. Yani “Yatukan.” Ya da Hunlar’dan itibaren nöbetçi anlamında kullanılan Yatgak’lar’dan yani nöbetçi ve nöbetçi silahından geldiğini söyleyenler de var.
Dünyada Almanya, Japonya, İsviçre gibi bazı ülkelerde tarihi eskilere dayanan çakı bıçak, kılıç üretim merkezleri bulunuyor.
Yatağan bütün bu saydığımız ülkelerdeki merkezlerden daha köklü bir üretim merkezi olarak dikkat çekiyor. Üstelik burada üretilen kılıçların burada metfun Yatağanbaba’nın ve ondan mülhem olan beldenin adını taşıması da ayrıca önemli.
Yatağan; kılıcın yanında bir yer adı ve bir alperen-derviş, evliya adı–sıfatı olarak da kullanılıyor. Denizli’nin Yatağan Kasabası ve burada metfun Yatağanbaba.
Adı sonradan yatağan olmuş Başka yatağanlar da var. Muğla Yatağan gibi.. Fakat bizim bahsedeceğimiz yer Denizli Yatağan’dır.
Rivayetlerle kuruluşu Selçuklu şehzadeleri ile alperen gazi derviş bir öndere dayandırılan bir kasaba Kurucusunun mezar ayak taşında 1244 tarihi okunan ama yazılı olarak 14.-15. yüzyıllardan itibaren takip edebildiğimiz bir Yatağan. Bir Selçuklu ve Osmanlı köyü.
İşte bütün dünyada tanınan yatağanların üretildiği ve adını aldığı veya verdiği merkez böyle bir yer.
Sözlü hatıralarda 18.19. yüzyıllara kadar yatağan ustalarının yatagan yapmaya devam ettikleri bilinen bir yer burası. Bu ustalardan biri 19. Yüzyılda yaşayan Derviş usta.
Yatağan sadece kuruluş tarihi ile değil, kurulduğundan beri yaptığı sanatları; barutçuluk, yatagan, çakı- bıçak imali ve el aletleri üretimi başta olmak üzere geleneksel üretim dalları, dini ve sivil mimarisi, medreselerden başlayarak eğitim kurumları ile de dikkat çekiyor.
Yatağan beldesi, işte böyle tarihi birikimi olan bir yerleşimdir ve burada üretilen yatağan kılıçları dünyaca ünlü bir değerimizdir.
Yatağanlar adını buradan almakla birlikte Osmanlı coğrafyasının değişik bölgelerinde üretilip kullanılıyordu. İstanbul, Bursa, Şam, Bosna günümüze kadar çok sayıda yataganı barındırmış korumuş merkezlerdendir.
Bu şehirlerdeki müzelerde ve koleksiyonlarda sayısız yatağan bulunuyor.
Bu yatağanların birbirinden çok farklı özelikleri bulunuyor. Özellikle işleme ve süsleme sanatları bakımından.
Bu örneklerde de görüleceği gibi savaş teknolojisinin bir ürünü olan yatağanlar yüzyıllar boyunca sanatkarlarca işlenmiş.
Yatağan, günümüzde hatıra yatağanlarla birlikte onlarca çeşit el aleti üretilen bir merkez.
Yatağan Dergisi, Yatağan’da üretilen yataganlarla birlikte değişik el sanatları ürünlerini, beldenin kuruluş ve gelişme çağlarını, günümüzdeki durumunu, burada yaşamış ve bir değer üretmiş insanlarını, onların hatıralarını, kurumlarını, gelenek ve göreneklerini kısaca yüzyıllardır sürdüre geldikleri yaşayışlarını çok değişik açılardan ele alıp işleyen kültürel bir dergidir. Yatağan Dergisi 1990 yılında o zaman Ankara’da yaşayan Yatağanlıların fedakârca çalışmalarıyla hayat buldu ve 2013 yılına kadar Ankara ve İstanbul’da kağıda basılı olarak 24 sayı çıkarıldı. Bu 24 sayı ciltletilip ülkemizin önemli kütüphanelerine de gönderildi.
Dergi, 2020 yılından itibaren de tekrar yayına başlanmış ama bu defa internet yayını tercih edilmiştir. Çünkü, dergi hazırlık ve yayın aşamalarından sonra büyük bir dağıtım sorunu ile karşılaşıyordu. Üstelik artık herkes internet üzerinden yayınlara ulaşma imkanına kavuştu. Biz de 25. Sayıdan itibaren yayınımızı PDF formatında internetten yapmaya karar verdik. İsteyen indirip çıkış da alabiliyor ve kağıda basabiliyor.
Daha önce olduğu gibi 24 sayı daha yayınlandıktan sonra çıkış alıp, ciltletip önemli kütüphanelere göndermeyi düşünüyoruz.
Böylece kütüphanelerimizde 48 sayılık bir Yatağan Dergisi külliyatı oluşturmak ilk hedefimiz.
Gayret bizden Tevfik Allah’tan...
Mustafa Nadir Önay